29 Aralık 2010 Çarşamba

klasik 2010

Geçen 31 ocaka bakıyorum, bu sene daha da çabuk geçmiş.
Türlü girişimler olumsuz sonuçlanmış.
Verilen kilolar tekrar alınmış, neredeyse hiç bir kültürel etkinliğe katılmamışım.
20 kitapa başlayıp 1ini bile bitirememişim.
Mide aburcubur ve alkolle doldurulmuş, bünyeye zerre faydalı bişey girmemiş.
Giden gitmiş, kalan sağlar bizim olmuş.
Yaş ilerledikçe az da olsa durulması gereken bünye daha da coşmuş, kendini bile aşmış.
Meslek namına bi bok yapılmamış.
Vefasızlık almış başını gitmiş. 
Fasülye gelmiş, oda gitmiş.
Manikürsüz tırnaklar baş göstermiş.
Buhran anlarında saçlar kesilmiş.
1 koca sene daha et yenmemiş.
Pöfür pöfür sigara içilmiş, çok da lazımmış gibi bide filtre kahve olayına girilmiş.
Yılın son zamanlarını gri bulutlar kaplamış, umutsuzluğa düşülmüş.
Beldeki saçlar enseye inmiş.
Daha da aklıma gelmeyenler vardır, aman unutuvereyim gelmesinler aklıma, bunlar bile yetti. 
 Ama 
Sağlığımız yerindeymiş,
Sevdiklerim etrafımdaymış, 
Güvendeymişim,
Herşeyin sorumluluğunu düşünmeden deli oğlana verebilmişim,
Ben beni düşünmesem de beni düşünenlerin varlığı beni çoook mutlu etmiş,
Kimisine özlem artmış,
Güzel arkadaşlar edinilmiş.
Cebimde param olmuş.
Evim bahçem, çok güzel tepsilerim olmuş. 
Narkozun tadını almışım
Dişlerim hala bembeyaz












28 Aralık 2010 Salı

Bu akşam

IKEA'ya gitmek zorunda kaldık ve ben sayın başbakanın pek sayın oğlu sayın sayın burak erdoğanı gördüm üstüne de buzz gibi bi ikea şurubu içtim. NOOOH be. 

Bünye kedi ister..

Evin dışı bu sabah itibari ile tamamdır.
İşin kötüsü,  ben içini unutmuşum. Alçısını, sıvasını duvar kağıdını, karosunu lavabosunu.
İlk başlarda bunları tek tek seçmek keyifli geliyordu ama sıkıldım !
Hiç bi şeye müdahale etmeme gerek olmamasına rağmen.
Deli oğlan derki; sende testerteron fazla bende östrojen.
Her şeye o karar veriyor. İç mimar olması gerekirken veteriner olmuş. ama olsuuun mini mini eniklerin, tatlı tatlı bızaklarında ona ihtiyacı var.
Acaba cüneyti arada bi eve mi getirsem ?
ama O çok ahlaksız bi kedi.
 


23 Aralık 2010 Perşembe

hadi lennn

şeytana uydum allahım noolur affettttt
uymasaydın lan
yap yap yap sonra töbe et af dile
kesin oda oooooldu diodur

 


21 Aralık 2010 Salı

1 derece bile

farkeder.
Dengeyi bozmamak gerek.
Bi düşersem yandım.
artık
Şööööyle bi gidesim var.
Gidecek evimde var, en önde götürecek millerimde.
ama şimdi düşündümde dönünce ne olacak ?
mis gibi olur muyum ?
olacaksam hiç durmayım sabah gideyim.



Bilgi edinme

boşanma davası deyip büyütmemek lazım.10 dakikalık işlem sonunda 40 liraya patlıyor.Üşengeçseniz veya alın verin ekonomiye can verin modundaysanız +20 lira da arzuhalci parası.

  ay bu boşanır mıııı
  bi iş işin lazımdı da

20 Aralık 2010 Pazartesi

devam

 
aslında 10 tanelerdi ama kör kız hep geriden geldiği için burda çıkmamış. kalan ikisi havuzda şimdi. sakinler 

çok fena bişey anlayan anlar
ev de yakında biter.
 



yok

çok üzgünüm. sabaha karşı 4 gibi evdeydik.köşeyi döner dönmez ilkiyle karşılaştık. 1 tane daha 1 tane daha. gün aydınlanana kadar aradık. 1 tanesi çıktı geldi saklanabilmişti. sabah bi baktık kara oğlanda gelmiş. çok üzgünüm diyorum sadece.çok üzgünüm çok. bahçe bomboş. ses yok. keyif yok. benim aklımda yine ölmeden önceki son an var. sokak köpeğine otobanda araba çarpmadan önceki son acı var. kör kızımın kendi etrafında dönerken kaçtığını sanması var. etli oğlanların popolarını kaldıramayıp yakalandığı var. Mutlu çok sessizdi, arabayı görünce hem havlar hem koşar. yavaşça yürüdü  gece. şükür onda hiç bişey yok. heralde kulübesine saklanıp sessiz sessiz gitmelerini bekledi. Sabaha karşı buraları korku filmiydi. Ne yazıkki kurbanlarda benim ördeklerimdi. Çakal tilki veya tabiat ana herneyse nüfusu planladı ve gitti. 10 taneden 2 tane kaldı. 1 kız 1 oğlan. Uyumadan düşündüm de bizim bahçeye değilde memlekete gelseymiş nüfus planlayıcısı. Ama oda adil olmazdıki ..

14 Aralık 2010 Salı

Yanlış oldu..

Böylelere orospu demek seks işçilerine hakaret olur.
Ama ev güzel oluyo.


Misinalar misinalar..

Epey zamandır kendi kabuğumda yaşıyorum. Neredeyse trafikte sinirlenme durumu bile yaşamıyorum. Etrafımda sabit en faza 10 kişi var. Diğerleri gündelik hatta anlık, deli oğlanın hasta sahipleri, kasiyerler, taksi şöförü, postacı vs.. 
Çok olmuş ben bi kalabalığa karışmayalı, elekrik idaresini aramayalı, bi işim olduğunda sıkıntıya girmeyeli, sinirlenmeyeli.
Az önce telefonda bile olsa hayata karıştım. Evi yapan şirkettteki bi orospuyla konuşmak zorunda kaldım. Meğerse misinaymış sinirlerim. Utanmasam ağlayacaktım (telefonu kapatınca tabi, o kadarda değil),
hafif bi titredim ama misina olmuş sinirler yüzünden, kalbim bi pır pır oluverdi.


7 Aralık 2010 Salı

Bugün benim

doğumgünüm.
sabırsızlıkla beklediğim hediyelerim sonunda burada.
1 ustabaşı 4 işçi, tam istediğim gibi 2 tane çatı penceresi bol biktarda çelik, muhteşem bi koca, muhteşem anne baba babanne üçlüsü. Birde 2 tane salak it. Biri camdan itim diğeri de epilepsi hastası mutlu gülüm.
Ben bir Pastane Şefi olarak bu doğumgününde de pastamı dışarıdan alacağım. Terzi kendi söküğünü dikemez değillll dikmeeeeeeeeeeeeez.
Artık düz 30 diyeceğim, teferruatlara takılmam da pek fazla..

5 Aralık 2010 Pazar

Rakı iyidir, balık da iyidir..

 boğaz manzarası da iyidir. Peki ya sigarasız ?
Beni pek açmaz. Ama dün, 4ünü 1 araya getirebildik.
Hemde eve 10 dakika mesafede.
Efendim burası anadolu feneri. Ay ışığı restoran. Anadolu yakasında boğazın hem girişi hem çıkışı. 4ü1 arada bulanabilen güzide birkaç yerden.
Lüks düşkünlüğü olmayanlar için ideal. Her çeşir balıkda bulunuyor. Mezeleri de güzel. Müzikte şahane.
Minnoşumuz da var. Ailecek hastasıyız
Sobaya sıcağınında hastasıyız

30 Kasım 2010 Salı

Ben birazdan..

Krımızı et yemek zorundayım.
Doktorumla konuştuktan sonra son vermem gerektiğine karar verildi ve ipim çekildi..
Benim bünye fazla sağlıklı değil.
MS im.
Günlük hayatta pek bi sıkıntı çekmiyorum ama biraz daha dikkatli olmam gerekli.
Mesela herkes gibi benim de sigara içmemem gerekli, ama ben napıyorum ?
şimdi bi sigara daha yakıyorum. hahhah





Haydarpaşa ..

benim için haydarpaşa garı
tren kalkmadan 10 dakika önce babamı aşşağıya indirmek demek
benim için haydarpaşa garı
tren hareket edince hüngür hüngür ağlamak demek
benim için haydarpaşa garı
anahtarının sadece bende olduğu evimin yolu demek
benim için haydarpaşa garı
hoşgeldin demek
benim için haydarpaşa garı
yine gel demek 
benim için haydarpaşa garı
bu hükumetten sonra çok sevdiğim trene binememek demek




Onlar için haydarpaşa garı
RANT  demek.





28 Kasım 2010 Pazar

Motor sporları tehlikelidir efendim.

Bu güzel pazargünü, kadım dostum Totti'nin ilk yarışına gittim.
54lük kuradan kaç insan 54numarayı çekerki ?
Tabiki Totti.
Günlerdir süren ''aman gelme heyecanlanırım'' muhabbetinin üstüne en azından gizlice seyrederiz diye düştük yola. Vardık Bozhane köyüne. Lastiklerini ısıtmak için geride bekleyen 18 numaradan yarışın yerini öğrenip bayırı tırmanmaya başladık.
1er dakika arayla çıkan araçları taslarken uzaktan göründü 54 numara.
Öyle heyecanlıki önünde duran bizim arabayı bile farkedemedi. Paparazzi edasıyla uzaktan biraz fotoğrafını çektik. Sıra 54e geldi. Başlangıç çizgisinin önünde baytarı gördü, beni de gördü sandım. Elim ayağıma dolaştı. Ya hakkaten heyecanlanırsa ? Ya bok mu var niye geldin derse ?
-ki der. Ya ben de sıçarım heyecanına lan dersem ?
Yarış bittiğinde arayamadım. Korktum hışmından.
Aradı akşam. Beni görmemiş. OOOHHHH. 
ama baytarı görünce acayip mutlu olmuş salak arkadaşım. Kızlarda 2. olmuş salak arkadaşım, takla da atmamış. Araba çıksın bakımdan bize de iki tur attıracak. hah.





27 Kasım 2010 Cumartesi

Fake ?

radyasyon da mı Fake? Neyk ?
Şiddetle TIK lamanızı tavsiye ederim. Bu video yüzünden pek sevgili telefonumla ilişkimi gözden geçirmeye karar verdim. Şimdilik kulaklık modundayım. Bikaç gün Appi araştıracağım ve video Feyk değil  ise ilişkimi sonlandıracağım.
Bilginize..

24 Kasım 2010 Çarşamba

İlham perisi ? Bi bak hele.

Tamam diyorum bu sefer geldi.
Azıcık hamur alıyorum. Uğraşıyorum uğraşıyorum elimde eriyip gidiyo.
Bi kafamı toplayım diyorum, bi kahve bi sigara dönüyorum 
kaçmış..
Biraz kitap karıştırıyorum, gelir gelmez tezgahın başına geçiyorum
yine kaçıyo.
Bütün gün kovalamaca oyunuyoruz.
Bugün beklemiyorum. Denize bakıyorum, Ebay'den bişeyler alıyorum, ev dergilerine bakıyorum.
Nasılsa sen benim elime düşersin ilham perisi !! işte o zaman seni kimse kurtaramaz.

21 Kasım 2010 Pazar

Bizim gecekondu . .



Giderken
yaklaşırken
hazır camda büyütülmüşken
arka bahçeme girerken
telefonum çaldı
hı hı dedim hı hı
aynen dedim
haklısın dedim
haklıydı..
hepimiz iyileşmedik mi ?



17 Kasım 2010 Çarşamba

Ben bir..

vejetaryenim. Bugün alışveriş merkezinde zor bir hayatım olduğunu farkettim. Dışarı çıkarken yanıma atıştırmalık almak gibi bir alışkanlığım yok, bütün gün açlıktan başım ağrıya ağrıya sokaklarda sürtüyorum. Et yemiyorum, iyi davranıldığını bildiğim tavukların yumurtasını yiyorum, iyi davranılan ineklerin sütlerini içiyorum, bu sütlerden yapılan peynirleri yiyorum, aslında biraz da şanslıyım. Kocam veteriner olduğu için bütün bunları güvenerek ve kolaylıkla temin edebiliyorum. Babam çok sık yurtdışına gider, ondan da mamalar istiyorum, ama avrupadan asla amerikadan diil. Sebebini merak edenler için;
 
 



16 Kasım 2010 Salı

Biz bu ''bayram'' sabahı..

Köydeki katliamdan kaçalım derken, kan gölü olmuş boğazın dibinde soluğu alıverdik.


Beykozu sis basıyor. Adına kurban verdikleri ''ALLAH'', bir kısım ümmetinden utandı, görmeyeyim diye üzerlerini sisle kapladı.

Bu da bizim..

gecekondu
 

Ben bu sıralar..

Pek bir mutluyum. 650 liraya elden düşme bir Canon anca bu kadar mutlu edebilirdi. Malum ev yapıyoruz, her kuruşun hesabı tutuluyor. E malum mamaların da fotoğraflarını çekmek gerek, düşün taşın ver elini eminönü hayyam çarşısı. Ben beceremem pazarlık falan, dükkan dükkan dolaşmayı da sevmem. Girdim ilk gördüğüm yere. Dedim böyle böyle bana bi makine lazım, tutuşturuverdiler elime 350 lik canonu.
pasajdan çıkar çıkmaz



köprüde
 evde
çektim. Örnek pastaları da yapmaya başladım, birazdan kaplaması biter. Ağır ağır dekorunu da yapar bayram sonu anlaşmaya giderim. 3 ay daha mantıklı olacak. 

3 Kasım 2010 Çarşamba

Ay benim neyim eksik

Bu akşam ve yarın akşam misafirim var.
Bugün pek sevgili dostum irsad, kocası ve deli oğlu geliyo.
Yarın da  taş kafa kuzenim ve sevgilisi. Bu akşam rakı balık salata. Yarını bilemem, belki dışarı çıkarız. Ama evde olursak fırında et yapıyım diyorum.
Hatta masaların mamaların fotoğraflarını bile çekebilirim ve hatta yarın öbürgün şunu giydim, şunu şurdan aldım diye postalamaya bile başlayabilirim.
Olma mı ?




2 Kasım 2010 Salı

1 yıl mı 3 ay mı ?

Bi tarafta yazın 3 ay boyunca günün minimum 18 saati durmadan çalışmak
(belki bikaç defa kahve sigara molası) bi tarafta 1 yıl boyunca rahat rahat, haftada 1 gün izinle bol sigara molalı, sabah 9 akşam 6 çalışmak. Bu arada, 3 aylık çalışmayla elime geçecek para minimum 1 senelik paranın 2 katı.
Yakın zamanda görüşmem var. Adam başı 1, iki kişiye 1, her masaya 1 olacak şekilde örnekler hazırlamam gerekli.
açık- kapalı. marzipan kaplı fondant kaplı.
renk reeeenk, desen deseeen örnek hazırlamam gerek.
Halbuki ben bu sırada örgülerimle mutluydum.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Benim gündemimde ise..

yıllardır başladığım ve hiç birini bitiremediğim onlarca battaniye kazak vs.. var. Ama sabah ben yine yün aldım. Bu sefer öreceğimi düşünüyorum hem de battaniye öreceğim hah.

Türkan Albayrak açlık grevinde.

Bikaç ay önce, sabaha karşı belimin ağrımasıyla, hem eve yakın olduğu için hem de *özel hastanelerin acil servislerde doktor bulunmadığı için paşabahçe devlet hastanesine gittik. Belime yediğim dirseğin sonucunda böbrek olduğu anlaşıldı, ağrı kesicimi yedim güzel güzel kabadan, düştük arabanıın yoluna.
Resimde gördüğünüz hanımefendi çıktı karşımıza, hastanenin bahçesinde. 100 günden fazla zamandır aynı yerde, aynı amaç için direniyor. Biraz sohbet ettikten sonra, destek imzalarımızı da attık, evin yoluna döküldük. Hakkını arayan bu hanımefendiye destek olmak isterseniz;
http://pasabahcedirenisi.blogspot.com/

* özel hastane mevzusuna gelince, geçen kış kocamın hocasının elinde santrifüj patlıyor, kozyatağı tarafında. hiç bir özel hastanede müdahale edecek doktor yok, acıbadem hastanesinde bırakın doktoru , acil durumlar için buz bile yok.

29 Ekim 2010 Cuma

29 Ekim


Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.

Demekki ne yapmamak lazımmış..

Spordan sonra mantı yememek lazımmış.
Bu sondur. Bir daha asla.
Nasıl kıydım verdiğim çil çil kalorilere.
Tarih beni affetmeyecek.
Bi kaç gündür yine blogda problem vardı. Postalayamıyodum. Otelin açılışı ocak ayına ertelendi. 2 ay var daha. Neyseki bu sırada yapacak iş çok.
- Sigara bırakılacak
-Kilo verilecek
-Evin işleri halledilecek
İlki biraz zor ihtimal ama deneyeceğim.
Bugün spor salonunda vücut analizi yapıldı. Sol tarafım sağa göre simetrik değilmiş. Mesela sol kolumla sağ kolum arasında 100 gram fark varmış.
'Kalan sağlar bizimdir' deki sağ kalan çocuk gibi hissettim. Sol tarafı azıcık daha fazla çalıştırmam gerekliymiş. Ay ama hakkaten çok kötü hissettim. Yamuğum yani ben.

26 Ekim 2010 Salı

..

Çöpü aldım, çekimser adımlarla 'insan' topluluğunun yanına gittim.
Baktım bunlar hakikaten 'insan'. Mutluyu sevdiler çünkü; tüfekle vurmak istemediler, zehirlemek istemediler, mideleri bulanırmış gibi bakmadılar, bu hayvanın bişeyinden faydalaranilir miyiz diye de düşünmediler.
'insan'larla konuşmaya başladım. Bizim bahçeye geldiler. Bizi incelediler. 12 ay burada yaşadığımızı öğrenince daha da bi şaşırdılar, daha da bi merakları arttı. Baytar biraz çekindi. 'İnsan' gördü ya, şaşırdı ama ben kararlıydım bu 'insan'larla konuşacaktım. Grubun rehberi email adresimi aldı.
Derken hafta içi posta kutuma bir email geldi. Haftasonu yürüyoruuuz.
Hatta çay molasını bizim bahçede veriyoruz.
Sabah uyandım, 'insan'ların arasına katılacak olmanın verdiği keyifle çayları demledim, bahçeye bi masa hazırladım, beklemeye başladım.
60 tane 'insan' geldi. Birden it de dahil heyecanlandık ama ben çabuk toparladım. Baytar yine heyecanlıydı, sadece camdan merhaba diyebildi. Çayları içtik, koyulduk yolda.
Anadolu kavağına kadar, ceylan gibi sekeee sekeee yürüdüm. Arada bir 'insan'larla konuştum. Çok hoşuma gitti.
Haftaya tekrar yürüyeceğiz. Bu sefer Sarıyerde.
Belki Baytar da gelecek.
Güzel bir pazar daha beni bekler.

CvHobi ve ilgi alanlarına ..

bir ekleme daha yapıldı. Meğerse bayır, tepe, çamur delisiymişim. Çamura bulandıkça Shalimar pıslar gibi oluyomuşum. 2 hafta önce yollaru bizim köyden geçen bi trekking grubuyla tanıştım. Mutfak camından baktım, ne göreyim ! insan. Orman kesmeye gelmemiş, insan kıyafeti giymiş, konuştukları anlaşılabilen, 25-30 tane insan. Şaşırdım, heyecanlandım.
Hemen Mutlu'nun tasmasını taktım,

25 Ekim 2010 Pazartesi

Keyifler..

şahane
baytarın (yeniyo çünkü)


irma(sabah güneşi)



ben(yürüyorum çünkü)


mutlu(zaten 7/24 kafası güzel )

Ben bir ayda..

hayatımı sağdan aldım sola vurdum.
Fasülyeyle vedalaştıktan sonra gözümü açtım, açım dedim.
1 bardak poşet çay, 3 grissini, üçgen kesilmiş beyaz peynir.
Açım diyorum AÇ!!
Klinikten çıkar çıkmaz bi fiktre kahve yanındada mis gibi marlboro light.
Şimdi rahatladım. Düşünmeye başlayabilirim.
Fasülyeyle beraber dükkan işinden vazgeçmiştim. Aslında yiğitliğe bok sürdürmemek için bişey diyemiyodum, yoğun ısrarlara dayanamadım, kalsın pastane diyiverdim.
Hemen eski patronu aradım, iş dedim verdi saolsun.
OHHHHHHHHH dedim bi kahve daha. Madem sadece kendime mesulüm yanında bide sigara.
Yaklaşık 1 aydır bloga giremiyodum, millet çatır çatır postalıyo bende problem. Tam da keyif almaya başlıyodum.
Sonunda düzelmiş.
Ev işine başladık. 2 haftaya inşaat başlıyo. Şimdi baştan aşşa ev alışverişi.
Peçetesi, dikiş kutusu, halısı, mutfak dolapları, prizleri, çalışma masası, tülleri, ay çok zevkli. Hepsi teker teker alınıyor. Zaten ben bu işi yaklaşık 1 senedir yapıyodum. Herşeyi birden almak istemiyodum. Baya da ıvır zıvırım birikti hatta ama daha çok alınacak var.
En ufak malzeme bile özel olsun istyorum. Pahalı lüks değil, özel.
Şimdi postada kupalarım var gelir bikaç güne...

23 Ekim 2010 Cumartesi

22 Eylül 2010 Çarşamba

Ben dün ..

bi karar verdim. Dükkan kalır, evin en 'büyük' odası home office haline getirilir. 1 sene böyle oyalanırım, fasülyeyi doğurunca da, aklımdaki yerde dükkanı açarım. Tabi böyle bi planım da yoktu ama birden fasülye ortaya çıkınca hayat 180 derece değişti.
Maaile sevinç olduk-oldular, dükkan kaldığı için.
Ben bu dükkanı 4 aydır açmaya çalışıyorum, hiç bir zaman da üşengeçlik yapıp işi ağırdan almadım. Ama olmadı, açamadım.
Bi süre kendimi hayatın akışına teslim edeceğim. Hayatımın en rahat 8-9 ayının tadını çıkaracağım. 3 tanede yakın zamanda düğün var onlara maket hazırlayacağım. 400 kişinin mini mini pastasıyla uğraşamam ama, kocaman bi maketi keyifle yapabilirim.
Bu arada fasülye 4 gün büyüyeceğine 1 güb büyüyor. Ay çok güldüm.

21 Eylül 2010 Salı

Ben ve fasülye ..

Birlikte çıkıyoruz artık. Dün beyoğluna gittik. Yakında kapanacak olan İnci Pastanesinden profiterol aldık. Büyük ihtimalle, benimki doğana kadar yıkılacaktır, şimdiden tadını alabildiyse ne mutlu O'na. Sayın başbakan binayı damadının patronuna, yani 'bizim çalık' grubuna satmış. Yakında yıkılacak.
Yazık, ne diyim.
Bugün de Topkapı, Kasımpaşa hattındaydım. Fırının altına tezgahla fırın tepsisi aldım.
Yarın onlar gelir dükkana. Matbaa işi da tamam tabela da tamam. Ay baya halloldu işler.
Şimdi çıkıcam, alışverişe..
Fasülyeye biraz üstbaş alırım.Kendimi biraz şımartırım. Hatta 4 günden sonra güzel de bi kahve molası verebilirim. Hakettim.

19 Eylül 2010 Pazar

Ben dün ..

hamile olduğumu öğrendim. Hemde 5 hafta 4 günlük. Çok büyükmüş değil mi ?
14mm'lik bi fasülyem mevcut. Henüz kimse bilmiyor. 3 hafta sonraki kontrolde de hala mevcut ise ilan edeceğim.
Son derece 'çılgın' geçen, sigaranın fosur fosur içildiği, içkinin gökten nur gibi yağdığı bir ayın sonunda bebe geleceğini öğrenince açıkca biraz 3,5 oldum, zira hayatımda en çok sigara içtiğim aydı.
Doktorum bi problem olmayacağını söyledi, oda ayrıca hoşuma gitti. Dünden beri sigara da içmiyorum. Nefesin açılmaya başladı bile. Sanki mentollü marlboro içmiş gibiyim. OOOOOOOOOOOOOOOOOF OF.
Zaten çok az tuz kullandığım hayatıma, tuzsuz devam edeceğim.
Bilmem aş erme olur mu ne zaman olur, bende henüz öyle bişey yok, umarım da olmaz. Mide bulantısı da yok. Geçenlerde midem bulandı, 2 kez kustum ama içkidendi galiba, bilemiyorum.
Şimdilik diyetisyene de gitmeyi düşünmüyorum. Normal bi insan gibi besleneceğim.
Biraz e-bay'de dolaşayım, bişeyler alırım belki fasülyeye.
Bugün biraz değişik geldi, yolda yürürken yalnız olmadığımı farkettim ..

16 Eylül 2010 Perşembe

Ben 6 gündür..

bahçeden dışarı çıkmadım. Akşam farkettimki bi yandan sudoku oynuyorum, bi yandan baş parmağımla saçımı kıvırıyorum. Bi zaman duymuştumki, her insan mutlaka hergün, en az30 dakika evden çıkmalıymış. Ay gülüvermiştim, var mıdır çıkmayan diye.
Varmış, hatta o benmişim.
Yedikulenin İrması.

14 Eylül 2010 Salı

.

Tezgahlar da tamam..

Yarın dükkanı temizletirim. Ertesi günde eşyaları götürürüm.
Demirciye de uğramam gerekli. Böyle bir tabela askısı yaptıracağım.


Perşembe matbaayla görüşeceğim. Kutu, kart, sticker ve bilumum eksikleri yaptıracağım.
Sürekli yeni bişeyler daha çıkıyor. Keşke bütün bu angaryayı benim yerime başka birisi yapabilse.
Ama dükkanım çook güzel oluyo.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Ben dün ..

çoook sarhoş oldum.
Biraz unutayım istedim, daha da depreştirdim. İşe yaramadı. Sonuç: dayanılmaz baş ağrısı.
Bi süre televizyon seyretmemeyi düşünüyorum. Bu arada tahammül edemeyeceğim bi çok insanın sesi kanallarda dolaşıyor.
kaç gündür dükkana da bişey yapamadım. Gidecekler yığın halinde çalışma odasının bir köşesinde beklemeye devam ediyor.
Uyusam
tezgahlar kesilmiş olsa
tabela yapılmış olsa
buzdolabı yerinde olsa
matbaa işleri bitse
vs.. vs..
ben gitsem aldıklarımı yerleştirsem. sonra mutfağa girsem, tatlı bişeyler yapsam, tarçın kokusunu alsam, vanilyaya boğulsam. yine çikolatadan bıksam.
kocaman bi düğün pastası yapsam, içimden 'aman bıçağa dikkat' desem.
Yine ve sürekli 'tabi, yaparız' desem. yorulmayı unutsam.
ben bu dükkanı açamayacağım galiba. bıktım artık insanlara az kaldı demekten.
üşenmiyorum, ağırdan da almıyorum. Niye peki ??

12 Eylül 2010 Pazar

Biz beykozun ufak olduğu kadar..

yobaz bir köyünde oturuyoruz.
Biraz önce oyları saydık, 256 evet 67 hayır çıktı. 70 kişi oy kullanmadı. 6 tande ital edildi.
Oyları saydıktan sonra eve hemen dönmedim. 30km hızla dolaştım, ağır ağır düşündüm.
İlk başta yurtdışına gitmeye karar verdim. Nasılsa eminim. Kocam hadi dediğimde benimle.
Ben geldim dediğim de bütün kapılar açık.
Sonra düşündümki.
EVET ÇIKSADA BU ÜLKEYİ YEDİRMEYİZ. HAYIR İŞİN KANSIZ ÇÖZÜMÜ.

Biz buradayız.
Güzel memleketimizin başındayız ve yalnız değiliz!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
YALNIZ DEĞİLSİNİZ!!!!

Ben çok..

heyecanlıyım.
Aşşağı iniyorum, bi sigara yakıyorum. İçiyorum yukarı çıkıyorum, biraz kitap karıştırıyorum, bi sigara daha yakıyorum. Gidip kahve alıyorum, yarım bırakıp çay içiyorum. Sigaram bitiyor, badem yiyorum sonra tekrar sigara yakıyorum. Ben çok heyecanlıyım.
Yalnız olmadığımı bilmek az da olsa içimi rahatlatıyor ama
''başbakanımız istedi bizde oy kullanmaya geldik'' diye 'umre'den erken getirilmiş insanların varlığı ise içimi sıkıyor.

Ben oyumu kullandım.

Sonucun vatana, millete hayırlı olmasını diler, sandıkların açılmasını beklerim.
Ayrıca isterim ki güzel memleketim Ankara beni artık utandırsın.

10 Eylül 2010 Cuma

Yinede şahlanıyor aman ..

geriye kaldı 1 gün. Annem der 'allahtan bu çocuk 12 eylülden önce doğmamış' diye.
Sonuç ''evet'' olursa, bu yazdığım yüzünden beni sorgusuz sualsiz hapise atabilirler.
yani


8 Eylül 2010 Çarşamba

Pardon ''Cashmere''

Ben birazdan..

marangoza gideceğim. Uzun zamandır şeker kavanozlarını üzerine koyup, aynamı da hizalasina asıp kullanabileceğim bir dolap, telefonluk, ''dresuar'' veya tırnak arıyordum. Sonunda buldum, fırının altındaymış. İşte onu götüreceğim. Bembeyaz boyanacak. Belki sağı solu biraz oyulur köşeleri yumuşatılır. Elimdekini değerlendirmek hoşuma gitti, param cebimde kaldı-bi hurda daha boşa çıkmamış oldu. Evye mutfak tezgahlarını da kestireceğim. İmalathaneye büyük gelmişlerdi, yenilerini alsaydım bunlarda hurdaya çıkacaktım.
Ay ne kadar güzel şeyler yapıyorum ben. Eskiyi değerlendirince çok hoşuma gidiyo çooooook.
Bugün dükkandan bikaç parçanın fotoğrafını çekiyim bugün de bloguma koyyiimmmm.
Hadi marangoz beni bekler.






Böyle de bi dükkan açmak istiyorum. Ama onun adı ''Cashemere'' olacak.

3 Eylül 2010 Cuma

Ayrıca ben asla türbanlı olmayacağım.



ve daha nicesi..

onun adı 'kısa kuyruk'

Muhtemelen balıkçıların çaparisine takılmış, ufak diye de salıverilmiş. Umarım hala iyidir.

Ben hiçbir zaman..

sarışın-mavi gözlü
prof.dr
36 numara ayakkabı giyebilen
5 lisan konuşabilen
piyano çalabilen
kadife gibi bir sese sahip
yiyip yiyip kilo almayan
bir şişe 70'lik bitirebilen
.
.
.
.
.
.
.
.
.
biri olamayacağım.
Çok mu umrumda ?
Hayır.
Ama olamayacağım şeylerin de olması üzücü.
Ben çok mu bişeyim?
YOO
ama benim şu an çok güzel bir dükkan lambam var. Hemde 35 Lira.

2 Eylül 2010 Perşembe

Ben küçükken..

Ankara hipodromunda Zülfü Livaneli konseri olurdu. Bugün ise İ.Melih Gökcek'in düzenlediği 75.000 kişilik ''iftar''.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Bu da


logo

Ben tatilde




7de uyandım, 10da uyudum. Bir daha da ultra herşey dahil bir tatil yapmamaya karar verdim.
Muhtemelen kilo alacağım (çok ihtiyacım varmış gibi) ama önümde çok hızlı geçmesini beklediğim 10 gün var.
bana sandalye
imalathaneye bozdolabı
ekstra bir mermer tezgah alınacak.
sticker
tabela yaptırılacak.
Bugün çok güzel şeker kavanozları aldım galiba dükkan ÇOK GÜZEL OLACAK.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Orada beni..


böyle bir hava ve muhteşem kahve kokusu karşıladı. Makina biraz karışıktı, buhar ve köpükten sonra nihayet kahveye ulaşabildim, yanında da enfes tereyağlı bisküviler.
Bir kaç günlüğüne kırık kalbimi İstanbul'da bırakmıştım, O biraz orada durdu dinlendi. Ben ise yağmurun altında bratwurst yiyerekten vitrin baktım, alışveriş yaptım, olur olmaz herşeyi mideme indirdim.
2 günlük çok güzel bir gezi oldu benim için, tek başıma ben çok eğleniyorum zaten, çok mutlu oluyorum, kulağımda müzik yollarda şarkı söylüyorum, ne bulsam yiyorum içiyorum.
Ben yarın yine gidiyorum, Bodrum'a.1 hafta yok-
um. Dönünce de artık dükkanı açıyorum.




Bu arada güzel başkentimin belediye başkanı tam bir O.Ç
Daha doğrusu alayı..

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Ben bu gece

gidiyorum. Bir kaç gün yurdumun sıcak havasından uzaklaşıp yağmurun altında yürüyeceğim. vitrinlere bakacağım. Dükkana ıvır zıvır alacağım, dönünce de saçlarımı boyatacağım.
Dün ise beyoğlundaydım, yedinci imzayı atmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadım, döner dönmez de imza toplamaya başlayacağım, en kısa zamanda da itimi alıp tekrar gideceğim, herkese de tavsiye ederim.

14 Ağustos 2010 Cumartesi



Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum.






Ben yarın




saat 3 de beyoğlundayım.
hayvan haklarını savunacağım, savunacağız.
İstanbul'un birkaç kilit bölgesinden biri olan beykoz'un bir köyünde oturuyoruz.
Yaklaşık iki buçuk sene önce açılan barınak kapılarından çıkan binlerce zavallıdan olsa olsa 300-400 tane kalmıştır.
Arada 5-10 tane şanslı da yok değil ama kalanlarin durmu içler acısı.
Biz hayvan sever bir aileyiz ama biz kaç kişiyiz? Yeterli miyiz ?
Ne yazıkki hayır.
Biz geceleri babamla orman bekçilerini besleriz, kocam orman bekçilerini tedavi eder.
Bazen gecenin bir yarısı, umulmadık bir yerde sadece bizim olmadığımı görüyoruz.
Yalnız olmadığımızı bilmek güzel bi duygu.


http://www.dostlarimizicin.com/

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Bugün ben

hormonsuz-ilaçsız-suni gübresiz has bahçe karpuzu
baytar ve bızak (buzağı-köylüler bızak diyor)
dükkanımın sandalyesi ve arkada irmik